LASER MİKRODİSKEKTOMİ. Lazer ışınları kullanılarak bel ve boyun fıtıklarını dekompres etme girişimidir. Küçük fıtıkların tedavisinde altın standart olarak kullanılmaktadır. Ameliyathane koşularında tamamen steril şartlarda hazırlanan hasta görüntüleme cihazları eşliğinde fıtığa neden olan disk dokusu
Çorum Özel Hastanesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Uzmanı Opr. Dr. Şahatayi Şahin; Boyun fıtığı ve tedavisi hakkında bilgiler verdi.
İlk 10 seansta şikayetlerde %50 azalma olduğu belirtilmektedir. DRX 9000 tedavisinin yanında elektroterapi ve boyun fıtığı tedavisinde ek olarak lazer de uygulanmaktadır. Manuel Terapi: Bu yöntemle boyun ve bel fıtığı dolasıyla oluşan ağrıların fizik tedaviye göre daha kısa zamanda tedavi edilebildiği belirtiliyor
Boyun Egzersizleri ve Boyun Fıtığı ! Doktorunuza danışarak, sadece doktorunuzun onay verdiği hareketleri yapın. Unutmayın ki herkesin fıtık derecesi ve çeşidi farklı olabilir. Boyun fıtığından şüpheniz var ise doktorunuza ısrarla MR çektirmek istediğinizi söyleyin. Bazen bazı doktorlar kas zorlanması diyerek hastayı
Boyunfıtığı iğne tedavisi. 5.Omurgadan iğne tedavisi (Spinal enjeksiyonlar ): Omurgadan iğne tedavisi bel ve boyun fıtığı, dar omurilik kanalı gibi durumlarda ağrıyı azaltmak ve fıtığı iyileştirmek için uygulanmaktadır. Boyun fıtıklarında hastalara ameliyatsız tedavi olanağı sağlamaktadır.23-Jul-2020.
jKlRRaO. Fulya Ağrı MerkeziOp. Dr. Gokhan SerbesOp Dr Gökhan Serbes, 08 Nisan 1976 yılında, Mersin’e bağlı, Tarsus ilçesinde doğdu. İlk, orta ve lise eğitimini burada tamamladı. Tıp öğrenimi almak için sınavlara girdi ve 1994 yılında, Çukurova Üniversitesi, Tıp Fakültesini kazandı. 1994-2001 yılları arasında, tıp eğitimini tamamladı.
Çağın hastalığı olarak görülen bel ve boyun fıtığına lazer terapi yöntemiyle kesin tedavi uygulayan Dr. Mehmet Yavuz, MLS Laser terapinin ameliyatsız ve anestezisiz bir yöntem olduğundan bel ve boyun fıtığında çığır açacağını savundu. Yeni çağın hastalığı olarak kabul edilen bel ve boyun fıtığında lazer tedavisi dönemi başladı. Dr. Mehmet Yavuz, bel ve boyun bölgesinde başlayan ayaklara kadar hissedilen ağrıların endoskopik ve perkütan lazer yöntemleriyle ortadan kaldırdıklarını belirtti. Bel fıtığı tedavisinin iki şekilde yapılabildiğine dikkat çeken Dr. Mehmet Yavuz, "Endoskopik yöntem bir cerrahi girişimdir. Ama bu yöntemde ulaşım alanı dardır ve sadece bir tek sinir kökü kurtarılabilir. Halbuki, lazer yönteminde vucuda herhangi bir iğne sokulmaz. Etki alanı geniştir. Sadece bir sinir kökü değil en az 3-4 sinir köküne birden maruz kalınan baskı ve ödemden kurtarma uygulaması vardır. Birden çok seanslar halinde uygulanır. Sadece bir defa uygulanabilecek bir yöntem olmadığı ve seanslar halinde uygulandığı için tedavide başarı şansı yüksektir" Laser tedavisinin ameliyatlara da büyük üstünlüğü bulunduğunu kaydeden Yavuz, "Çünkü bel ya da boyun fıtığı ameliyatı olan bir kişinin kendine gelerek tamamen eski normal düzene girebilmesi neredeyse 6 ayı bulmaktadır. Birçok hastada ameliyat bölgesinin hassasiyetinden ötürü tekrarlamalar olmakta, aynı kişi aynı bel fıtığından 3-5 defa ameliyat olabilmektedir. Halbuki günümüzde neredeyse her bel fıtığında akla ilk gelen ameliyat olmaktadır. Ameliyatlar ancak acil durumlarda ilk seçenek olmalıdır. Maalesef günümüzde bel fıtığı ameliyatlarının çok büyük bir oranı gereksiz yere yapılmaktadır. MLS Laser terapisi ile uygulama yapılan bölgede; ağrı, enflamasyon ve ödem ortadan kalkar. Enflamasyon, tüm doku derinliğiyle yok edilerek tablonun düzelmesi ve güçlü analgezik etki ile ağrının ortadan kalkması sağlanır. Dolayısıyla MLS Laser terapi, ameliyatsız ve anestezisiz bir yöntem olduğundan bel ve boyun fıtığında çığır açacak bir tedavi unsuru durumuna gelmiştir" şeklinde konuştu. Instagram'dan takip etmek için tıklayınız
- 1446 Güncelleme - 1446 Doç. Dr. Cem Açıkbaş, son zamanlarda moda haline gelen lazerle bel fıtığı tedavilerine karşı hastaları uyardı. Lazerle tedavi yönteminin bütün hastalara uygulanamayacağını belirten Akdeniz Üniversitesi Tıp Fakültesi Beyin ve Sinir Cerrahisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cem Açıkbaş, "Lazer yöntemi bel fıtığını tamamen tedavi etmez. Geçici olarak ağrıyı geçirir. Başarı oranı da yüzde 50- 70 arasıdır" dedi. Bel ağrıları ve bel fıtığıyla ilgili bilgi veren Doç. Dr. Cem Açıkbaş, her yüz kişiden birinin hayatı boyunca bir kez bel ağrısı çektiğini söyledi. Hastaların büyük çoğunluğunun yatak istirahatı ve medikal müdahaleyle iyileştiğini belirten Açıkbaş, "Her bel ağrısı bel fıtığı değildir. Hatta bel fıtığı oranı çok azdır. Bel fıtığının başlangıç tedavisi, nörolojik muayeneden sonra yatak istirahatı ve medikal tedavidir" dedi. OTURARAK ÇALIŞANLAR RİSK ALTINDA Bel fıtığının genetik olabileceği gibi sonradan da ortaya çıkabileceğini kaydeden Açıkbaş, şoförler, pilotlar, öğretmenler, doktorlar ve gazeteciler gibi sürekli oturarak iş yapan ve bele ağır yük bindiren kişilerin bel fıtığına yakalanma risklerinin daha yüksek olduğunu söyledi. Hareketsiz yaşam tarzının da bel fıtığına neden olabileceğini aktaran Açıkbaş, bel fıtığından korunmanın en önemli yolunun ise düzenli egzersiz olduğunu açıkladı. SERT ZEMİNE YATMAK DAHA ZARARLI Bel fıtığının yatak istirahatıyla normal süreçte iyileşmeye meyilli bir hastalık olduğunu belirten Doç. Dr. Açıkbaş, hastalara yatak istirahatında rahat edecekleri bir pozisyonda veya sırtüstü yatmalarını önerdi. Halk arasındaki sert zemine yatmak gibi yanlış bir inanış olduğuna da değinen Açıkbaş, sert zemin üzerine yatmanın kişiye daha fazla zarar verebileceğini söyledi. Açıkbaş, sünger ve yaylı yataklar yerine ortopedik yatakların tercih edilmesini istedi. TEDAVİ YÖNTEMİ KİŞİDEN KİŞİYE DEĞİŞİR Bel fıtığında tedavi yöntemlerinin kişiden kişiye değiştiğini vurgulayan Cem Açıkbaş, "Hasta bel ve bacak ağrısına bağlı olarak idrarını ve büyük abdestini tutamıyorsa, cinsellikle ilgili sorunlar yaşıyorsa, apış arasında uyuşma hissediyorsa, bacaklarda ani ve ciddi kuvvetsizlik gelişiyorsa acil ameliyat edilebilir. Eğer bu durumlar yoksa hasta yatak istirahatı ve medikal tedaviyle 4- 5 hafta kontrol altına alınır. Ağrılarda azalma olmazsa cerrahi müdahale önerilir" dedi. LAZER BEL FITIĞINI İYİLEŞTİRMEZ Cerrahi yöntemlerin de her hasta için değişebileceğini aktaran Doç. Dr. Açıkbaş sözlerini şu şekilde sürdürdü "Toplumda son dönemde moda haline getirilen ve lazer diye lanse edilen yöntemler ile endoskopik cerrahi uygulamalar, her bel fıtığında uygulanabilen yöntemler değildir. Lazer yöntemi, yatak istirahatına olumlu yanıt vermemiş hastalara uygulanır. Başarı oranı yüzde 50- 70 arasıdır. Bel fıtığını tamamen iyileştirmez ağrıyı geçici olarak geçirir." KLASİK CERRAHİNİN BAŞARI ORANI YÜZDE 98 Bel fıtığında klasik cerrahinin başarı oranının ise yüzde 98'lerde olduğunu ifade eden Açıkbaş, "Standart yöntem ve mikrocerrahi yöntem aynı yolu izler. Mikrocerrahi yöntemde daha ufak bir kesiyle girilir ve bel fıtığına ulaşırken dokuların daha az zarar görmesi sağlanır. Bu sayede ameliyat sonrası yapışıklık daha az olur. İş gücü kaybı da önlenmiş olur. Hasta mikrocerrahi yöntemde 2 haftada, klasik yöntem de ise 4 haftada taburcu edilir" diye konuştu. İSPATLANMIŞ YÖNTEMLERİ TERCİH EDİN Bel fıtığı tedavisinde moda yöntemler yerine başarı oranı ispatlanmış yöntemlerin tercih edilmesi gerektiğini belirten Cem Açıkbaş, "Sonuçta cerrahi iki göz ve iki elle yapılan bir sanattır. Moda yöntemler yerine 1945 yılından buyana yapılan, geçerliliği olan ve başarı oranı ispatlanmış standart yöntemlerden ayrılmamakta fayda vardır. Hastaların da doktoruna mutlaka hangi yöntemi neden kullandığını sorması gerekmektedir" dedi. AHT
MediLifeBoyun ve sırt kaslarındaki ağrılar her zaman fıtık kaynaklı olmayabilirFizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doçent Doktor Yeşim Çimen, miyofasiyal ağrı sendromunun özellikle 20-50 yaş arası kesimi ve masa başı çalışanları etkilediğini belirterek, hastalığın ağrı kesicilerle geçiştirilemeyeceğini ve mutlaka tedavi gerektirdiğini söylediAbone OlAcıbadem Ankara Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doçent Doktor Yeşim Çimen, halk arasında “kulunç” olarak bilinen “Miyofasiyal ağrı sendromu” ile ilgili önemli bilgiler verdi. Doç. Dr. Yeşim Çimen, miyofasiyal yani bölgesel ağrı sendromunu “Kasları ve bu kasları saran bağ dokuyu fasya etkileyen bir hastalıktır. Hastalıkta kasların içinde dokunmakla sert, ağrılı ve ağrı yayılımı gösteren tetik noktalar’ kulunçlar bulunmaktadır. Bu tetik noktaların damarları etkilemek suretiyle kasların beslenmesini ve oksijen alımını bozarak ağrıya neden olduğu düşünülmektedir” ifadesiyle anlattı. Ağrının çok şiddetli boyutlara ulaşabildiğini ve dolayısıyla kişinin fonksiyonel durumunu etkilediğini vurgulayan Doç. Dr. Yeşim Çimen, “Hastalık hem yaşam kalitesini bozar hem de iş gücü kaybına yol açar. Üstelik bel veya boyun fıtığı ile siyatik gibi başka hastalıklarla karıştırılabilir ki bu da esas hastalığın gözden kaçmasına yol açar. Hasta güçlü ağrı kesiciler kullansa bile, ilaç etkisi geçtiğinde ağrıları tekrar başlar. Bu yüzden ağrı kesicilerle geçiştirilmemeli, hekim muayenesi yapılıp tanı konmalı ve uygun tedavi seçeneklerinden faydalanılmalıdır” diye konuştu. Bu etkenler riski artırıyor!Hastalığın akut ve kronik olmak üzere iki şekilde görülebildiğini belirten Doç. Dr. Yeşim Çimen “Akut form sıklıkla kendiliğinden veya basit tedavilerden sonra düzelirken kronik formda tedaviye rağmen semptomlar 6 ay veya daha uzun sürebilir” dedi. Hastalığın nedenlerine ve risk faktörlerine değinen Doç. Dr. Çimen “Tekrarlayan travmalar, duruş ve oturuş bozuklukları, uzun süreli aynı pozisyonda kalma, yanlış hareket, aşırı kas zorlamaları, skolyoz ve bacak kısalıkları gibi vücut biyomekaniğinin bozulduğu durumlar, kasların soğuğa maruziyeti klima altında oturma gibi olabileceği gibi psikososyal değişkenler ve çevresel stres de en önemli faktörler arasındadır. Genellikle 20-50 yaş grubunda, masa başı çalışanlarda, aynı pozisyonda uzun süreli çalışanlarda diş hekimleri, aşçılar, el sanatları ile uğraşanlar ve kuaförler gibi, uzun yol şoförlerinde daha sık görülmektedir. Ayrıca hipotiroidi, menopoza bağlı hormonal değişiklikler ve D vitamini eksikliğinin de risk faktörleri arasında olduğu düşünülmektedir“ diye konuştu. “Bu egzersizleri ihmal etmeyin”Hastalığın günlük yaşamı etkilemesi halinde fizik tedavi uzman hekimine görünmekte fayda olduğunu dile getiren Doç. Dr. Yeşim Çimen “Hastalığın oluşmaması için uzun süreli sabit pozisyonda kalınmaması, masa başında çalışırken belin yastıkla desteklenmesi, kalça ve dizin aynı düzlemde olması için gerekirse ayak tahtalarından faydalanılması, işe sık sık ara vererek boyun ve sırt egzersizlerinin yapılması gerekir. Bu egzersizleri ihmal etmemek gerekir” dedi. “Farklı tedavi seçenekleri var"Doç. Dr. Yeşim Çimen miyofasiyal ağrı sendromunun tedavisi için farklı yöntemler olduğunu belirterek “Çok farklı tedavi seçenekleri var. Fizik tedavi ajanları TENS, orta frekanslı akımlar, ultrason, lazer, kuru iğneleme, akupunktur tedavisi, nöral terapi, ozon terapisi, mezoterapi, masaj ve manipülasyon tekniklerinden faydalanılıyor” diye konuştu. Egzersizin tedaviye büyük katkısı olduğunun altını çizen Doç. Dr. Yeşim Çimen şunları söyledi “Düzenli olarak postür egzersizleri ve gergin kaslar için germe egzersizlerinin yanı sıra yüzme, yürüme gibi aerobik egzersizler de yapılmalıdır. Yüz üstü yapılan pilates egzersizleri hem sırtın öne eğilmesini önler hem de sırt bölgesindeki bu tetik noktaları azaltır.“ yesim cimen miyofasiyal agri sendromu boyun ve sirt agrisi kasBu haberler de ilginizi çekebilir
Bel fıtığı ameliyatı ya da boyun fıtığı ameliyatı olacaksanız bu yazıyı dikkatle okumanızda fayda var. Op. Dr. Tunç KOÇ, uyguladığı lazer ile ameliyatsız bel fıtığı ve ameliyatsız boyun fıtığı tedavisi konusunda önemli bilgiler verdi. Bel fıtığı ve boyun fıtığı hastalarının sadece % 5’i ameliyat ile tedaviye ihtiyaç duyarlar. Modern tıp teknolojisi bizlere hastalarımızı eskiden olduğu gibi günlerce, haftalarca ayağa kalkamayacak biçimde yatağa bağlayacak, aylarca çalışamayacak halde bırakan, sorunlu ameliyatlar yerine çok daha az zarar görecekleri, daha az riskli modern, güvenli ve etkin yöntemlerle tedavi etme olanağı sunmaktadır. Hastanede yatmayı gerektirmeyen, Genel anestezi gerektirmeyen, Yaklaşık 10 dakika süren, Sağlıklı dokuların işlem sırasında zedelenmediği, Omurganın yapısının, sağlamlığının, biomekaniğinin bozulmadığı, Hastanın aynı gün evine dönebildiği, Ertesi gün işe başlayabildiği, İşlem sırasında ve sonrasında hastanın ağrı duymadığı ameliyata göre riskleri daha az tedavi yöntemleri gittikçe daha sık kullandığımız ameliyatsız bel fıtığı ve ameliyatsız boyun fıtığı tedavisi yöntemleridir. ABD. Japonya, Kore, Fransa, Almanya, İtalya, İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde yaygın olarak kullanılan ameliyatsız bel ve boyun fıtığı tedavisi yöntemlerinden bir tanesi de, benim de sık olarak kullandığım lazer ile ameliyatsız bel fıtığı ve ameliyatsız boyun fıtığı tedavisidir. Lazer ile ameliyatsız bel fıtığı ve ameliyatsız boyun fıtığı tedavisi hastaya hiçbir zarar vermeden, cildi kesmeden, sinirlere, kemiklere, damarlara dokunmadan yapılır. Omurga kemikleri arasında bulunan yıpranmış disk ekleminin içine özel iğneler yardımı ile ulaştırılan lazer enerjisi eklemin bir kısmını buharlaştırmaktır. Bel fıtığı ameliyatında olduğu gibi eklemin önemli bir kısmı çıkartılmaz. Lazer ile eklem içinde yaratılan çok küçük bir hacim azalması bile, önemli bir basınç azalmasına neden olarak bel ağrısı ve siyatik ağrısının kaybolmasını sağlar. Doğru seçilmiş hastalarda başarı oranı % 70-89 arasındadır ve bu hastalar gereksiz, riskleri daha yüksek olabilecek bir ameliyattan basit bir işlem yardımıyla kurtulurlar. Bel fıtığı tedavisi ve boyun fıtığı tedavisi için lazer uygulamasını hasta uyanık halde iken, genel anestezi almadan, sadece lokal anestezi uygulanarak ve hasta ile işlem sırasında konuşarak yapmaktayız. Lazer tedavisi için yıpranmış ve fıtıklaşmış haldeki disk eklemi içine lazer enerjisini çevredeki önemli sinir dokuları ve diğer dokuları zedelemeden ulaştırmak amacıyla bir yandan işlemi çok ince mikro fiber optik bir kateter ile yapmak, diğer yandan da işlem sırasında sürekli olarak, aletlerimizin yerini tam olarak bilmek için radyolojik kontroller yapmak zorundayız. Lazer enerjisini disk eklemi içine ulaştırmak amacı ile kullandığımız özel fiber çubuklar, yarım milimetreden daha ince, 400 mikrometre çapındadırlar. Doğal olarak bu işlemi uygularken, çıplak gözle yapılan ameliyatlarda olduğu gibi 4-5 cm. ya da mikrocerrahi yönteminde olduğu gibi 1,5-2 cm. ölçüsündeki cilt kesilerine ihtiyaç duymuyoruz. Milimetrenin yarı çapındaki lazer kateterini çok ince bir iğne yardımı ile ve cildi hiç kesmeden yerine ulaştırıyoruz. Lazer tedavisi bir yandan eklemin bir kısmını buharlaştırarak eklemin büzülmesine, küçülmesine ve fıtığın kaybolmasına, sinir üzerindeki baskının ortadan kalkmasına neden olurken, diğer yandan da yıpranmış eklem içinde de ağrıya neden olan biyolojik ve kimyasal mekanizmalara da etki eder. Lazer enerjisi, kullandığımız mikro fiber kateterin ucundan eklem içerisinde 5 ile 8 mm. civarında yayılır ve etki eder, bu alanda yüksek ısı ortaya çıkartır. Lazer enerjisinin sadece buharlaştırmak istediğimiz eklem içerisinde ve sınırları içinde kalması için işlem sırasında sürekli olarak yapılan radyolojik kontroller ve işlemi uygulayan doktorun deneyimli olması ileri derecede önemlidir. Disk eklemi içinde kullandığımız lazer enerjisi infrared bölgeye yakın ya da görünebilen yeşil radyasyon özelliğinde, 514-2150 nm. dalga boyu aralığındadır. Tedavi edeceğimiz ekleme göre değişik kuvvetlerde lazer enerjilerini her işlem öncesi hesaplarız. Birer saniyelik kısa lazer atımlarını, birkaç saniyelik soğuma dönemleri ile böleriz ve eklem içinde yarattığımız ısıyı kontrol altında tutarız. İşlem sırasında buharlaşan eklemden çıkan gaz ise, devamlı olarak eklem içerisinden dışarıya doğru boşaltılmaktadır. Lazer ile bel ve boyun fıtıklarının tedavileri hastanede yatış gerektirmez, işlemden yarım saat ile bir saat sonra hasta evine döner. İşlemden birkaç saat sonra normal işine dönmesinde sakınca görmediğimiz hastalarımızın, birkaç hafta süreyle ağır kaldırmak, öne eğilmek gibi hareketlerde bulunmamalarını ve spor yapmamalarını önermekteyiz. İşlemin hemen ertesinde genellikle ağrılarda hafifleme saptansa da, tam ve kalıcı sonuçları ortaya çıkartacak eklem büzüşmesi birkaç haftayı bulabilir. Değişik bilimsel çalışmalarda, binlerce hastanın tedavisi sonrasında ortaya çıkan başarı oranı, % 70 ile 89 arasındadır. Bizim başarı oranımız da, dünya ortalamasının üst sınırına yakın, % 85 civarındadır. Lazer tedavisinin risk ve komplikasyon oranı ise çok düşüktür. Bel bölgesinde % – arasında, boyun bölgesinde ise % ile 1 arasındadır. Ender de olsa görülebilecek bu risklerin bir tanesi enfeksiyon riskidir, bu nedenle de işlemin uygun steril şartlarda yapılması önemlidir. Diğer risk ise lazer enerjisinin disk eklemi dışına yayılarak üst ve alt omurga kemiklerinde hasar yaratması ve buna bağlı bir reaksiyonun gelişmesi olabilir. Bu nedenle işlem sırasında sürekli olarak yapılan radyolojik kontroller ve işlemi uygulayan doktorun tecrübesi önemlidir. Unutmamak gerekir ki yeterince deneyim sahibi olmayan doktorlar tarafından kontrolsüz biçimde yapılacak bir tedavi, hastaya faydadan çok zarar verebilir. Tedavi amacı ile kullandığımız lazer enerjisi dokuları harap eden bir silaha dönüşebilir. Görüldüğü gibi modern tıp teknolojisi bizlere hastalarımızı eskiden olduğu gibi günlerce, haftalarca yatağa bağlayacak, aylarca çalışamayacak halde bırakan ameliyatlar yerine çok daha az zarar görecekleri, daha az riskli, güvenli ve etkin yöntemlerle tedavi etme olanağı sunmaktadır.’’ SORU VE GÖRÜŞLERİNİZ İÇİN drtunckoc BEL FITIĞI BOYUN FITIĞI **Lazer İle Ameliyatsız Bel Fıtığı ve Boyun Fıtığı Tedavisi **
boyun fıtığı lazer tedavisi yorumları