Bugün İstiklal Marşımızın TBMM de kabulünün 100. yıldönümü, milletimize kutlu olsun. Merhum Mehmet Akif Ersoy daha sonra duygularını şöyle dile getirmiştir; Bu, ümitle yazılır. O zaman düşünün, imanım olmasaydı yazabilir miydim? Zaten ben, başka türlü düşünüp, başka türlü yazanlardan değilim IstiklalMarşı Ne Zaman Yazıldı. misafir - 6 yıl önce. Türkiye'' de, ulusal marş yazılması önerisi, önce 1920 yılında İsmet Paşa'' dan (İnönü) geldi. Maarif Vekaletinde bu öneriyi dikkate alarak bir yarışma düzenledi. O günlerde Türk Kurtuluş savaşı en heyecanlı günlerini yaşıyordu; toplumda ulusal bilinci İstiklalMarşı 10 kıtası sözleri: Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak! İstiklal Marşı dinle, İstiklal Marşı, Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin milli marşıdır. Şiir, 12 Mart 1921’de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstiklâl Marşı olarak kabul edilmiştir. Bestesi Osman Zeki Demiştir. “İstiklal Marşı, İstiklal Harbinin manevi cephesinde yapılmış büyük ve muzaffer bir taarruzdu. O zaman Milli Mücadelenin mutlaka zaferle neticeleneceğine inanmış olanlar, yani sağlam iman sahipleri bile İstiklal Marşından yeni manevi kuvvet almışlardır. Akif İstiklal Marşını yazmak suretiyle, İstiklal Dersimizne resim, ne müzik, ne matematik, dersimiz hatim. Kısaca geleceğe yatırımlanacak taze kan kurudu; onun yerini orta çağdan kalma ceraat ve cemaat doldurdu. Her yanı kapladı İslamcı medyadan fetvalar. 8Gjt. Haberi yazan Ahmet Kandemir İstiklal Marşı playback yapılarak okunuyor. Millî Eğitim Bakanlığı Bayrak Törenleri Yönergesinde ?İstiklal Marşı'nın ilk iki kıtası, beden eğitimi öğretmeni veya görevli öğretmenin ?hazır ol? komutu ile birlikte varsa bando ya da usul ve makamına uygun olarak ses kayıt araçlarına kaydedilmiş sözlü/sözsüz müziği eşliğinde müzik öğretmeni veya müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmen yönetiminde, bunun mümkün olmadığı durumlarda ise müzik öğretmeni veya müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmen yönetiminde törende hazır bulunanlar tarafından yüksek sesle söylenir.? Hükmü yer almaktadır. Bu hükümdeki ?sözlü/sözsüz müziği eşliğinde? ibaresinden hareketle okul idarecileri genelde sözlü olarak ses kayıt araçlarına kaydedilmiş İstiklal Marşı'nı tören esnasında hazır ol komutuyla birlikte yüksek sesle çalıştırmaktadır. Tabi törene katılan öğrencilerin İstiklal Marşı'nı söyleyip söylemedikleri yoksa playback mi yaptıkları belli bu durumu seçme nedeni düzgün bir tören yapılması ve töreni yönetecek beden eğitimi öğretmeni, müzik öğretmeni veya müzik bilgisi ve yeteneği olan bir öğretmenin bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Bu durumun gelecekte İstiklal Marşı'nı doğru düzgün okuyamayan bir nesil yetiştireceği aşikârdır. Bir seslendirme cihazı tarafından sözlü olarak seslendirilen bir müzik parçasının katılımcılar tarafından söylenmesi yerinde olmayan bir uygulamadır. Bu yöntemle İstiklal Marşı'mızın söylenmesi de uygun değildir. Asıl olan seslendirilecek parçanın sözsüz müzik eşliğinde icra edilmesidir. Dolayısıyla yönergedeki ?sözlü/sözsüz müziği eşliğinde? ibaresinden ?sözlü? ibaresinin çıkartılması gerekmektedir. Youtube'dan takip etmek için tıklayınız İstiklâl Marşı’nın Kabulü Millî marşlar, milletlerin kahramanlık destanlarıdır. Onu dikkatle okuyan ve gönülden söyleyen nesiller, millî şuurlarını kazanır ve kim olduklarının farkına Marşı da halkın ve ordunun moral gücünü yükselteceği düşünülerek gündeme getirilmiş; bu nedenle Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti, Kurtuluş Savaşı’nın anlamını,heyecanını koruyacak, millî mücadele ruhunun önemini dile getirecek ve onu yüzyıllara nakşedecek bir “İstiklâl Marşı” yazdırılmasına karar vermiştir. Önce söz güfte yarışması düzenlenmiş; gönderilen toplam 724 şiir arasından en iyi yedi şiir seçilerek meclis üyelerine dağıtılmıştır. Mehmet Âkif Ersoy’un Türk Kurtuluş Savaşı’nı destanlaştıran İstiklâl Marşı,zamanın Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver tarafından meclis kürsüsünde okunduğunda bütün milletvekilleri tarafından coşku ile ayakta alkışlanmış ve 12 Mart 1921’ de millî marş olarak kabul yarışmasına sadece yirmi dört besteci katılmıştır. İstiklâl Marşı, 1924-1930 yılları arasında Ali Rıfat Çağatay’ın birinci seçilen bestesiyle çalınıp söylenmiş; ancak, Osman Zeki Üngör’ün 9 Eylül 1922’de Türk süvarilerinin İzmir’e girişinde atların çıkardığı nal seslerindeki ritimden etkilenerek bestelediği ezgi çok beğeni toplayınca Atatürk’ün de izniyle 1930 yılından itibaren Millî Marş’ımız yeni ezgisiyle günümüze ulaşmıştır . Millî marşlar, milletlerin kahramanlık destanlarıdır. Mehmet Akif ERSOY 1873-1936 İstanbul’da doğmuştur. Şiirlerinde sürekli milli konuları ve toplumsal gerçekleri dile getirmiştir. Mustafa Kemal önderliğindeki Türk kurtuluş hareketini desteklemiş, daha sonra Burdur milletvekili olarak TBMM’ ye girmiştir. Ardından Mısır Üniversitesinde Türkçe müderrisliği yapan Mehmet Âkif, şiirlerini “Safahat” adlı kitapta toplamış, ancak “İstiklâl Marşı benim değil milletimindir.” diyerek onu Safahat’a almamıştır. Osman Zeki ÜNGÖR 1880- 1958 İstanbul’da doğmuştur. Muzika-i Hümayunu bitirdikten sonra İstanbul Erkek Mektebi veMuzika-i Hümayunda öğretmenlik yapmıştır. Besteci orkesra şefi ve keman virtüözüdür. ÖnceSaray Orkestrasını, ardından Riyaset-i Cumhur Filarmoni Orkestrasını bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası yönetmiştir. Daha sonra Atatürk’ün direktifleri ile Musiki Muallim Mektebini kurmuş ve müdürlüğünü yapmıştır. İstiklâl Marşı’ndan başka birçok marş ve okul şarkıları bestelemiştir. Özet İstiklal marşındaki isim ve sıfat tamlamaları,istiklal marşındaki isim tamlamaları nedir,istiklal marşındaki sıfat tamlamaları nelerdir İstiklal Marşı'ndaki isim ve sıfat tamlamaları şunlardır bu şafaklar sıfat tamlaması al sancak sıfat tamlaması yurdumun üstü belirtili isim tamlaması en son ocak sıfat tamlaması milletimin yıldızı belirtili isim tamlaması nazlı hilal sıfat tamlaması kahraman ırkım sıfat tamlaması bu şiddet sıfat tamlaması bu celal sıfat tamlaması dökülen kanlarımız sıfat tamlaması hangi çılgın sıfat tamlaması kükremiş sel sıfat tamlaması çelik zırhlı duvar sıfat tamlaması garbın afakı belirtili isim tamlaması iman dolu göğsüm sıfat tamlaması böyle bir iman sıfat tamlaması tek dişi kalmış canavar sıfat tamlaması hayasızca akın sıfat tamlaması bastığın yerler sıfat tamlaması kefensiz yatan sıfat tamlaması şehit oğlu belirtisiz isim tamlaması cennet vatan sıfat tamlaması ruhumun emeli belirtili isim tamlaması mabedimin göğsü belirtili isim tamlaması dinin temeli belirtili isim tamlaması yurdumun üstü belirtili isim tamlaması kanlı yaş sıfat tamlaması şanlı hilal sıfat tamlaması kanlarımın hepsi belirtili isim tamlaması bayrağımın hakkı belirtili isim tamlaması İstiklâl Marşı'nın yanlış okunuşuna çok üzülüyorum. Edebiyat-Türkçe öğretmenleri, koca koca spikerler, tiyatrocular dâhil, hatâsız okuyanı hemen hemen hiç görmedim. Bir gün okuyabilecek birisi de kalmayacak diye korkuyorum. Yaklaşık on beş yıldır ilkokul, ortaokul, lise seviyelerinde İstiklâl Marşı okuma yarışmaları tertipleniyor. Bu yönde bir alâka ve hassâsiyet yükselmesi oldu. Büyük ihtimalle iyi niyetlerle başlatılmış bu faaliyetler, çarpıtılmakta gecikmedi. Ciyak ciyak bağıran çocuklar, anlaması mümkün olmayan bir şiire hüngür hüngür ağlayan sabiler… Gerçek mânâyı vermekten fersahlarca uzak vurgular, tonlamalar, duraklamalar… Bin yıllık çamları deviren telaffuz hatâları…Üstelik ciyak ciyak bağırmaların, hüngür hüngür ağlamaların puan kazandırdığı bir yarış… Öyle ki ciyaklamadan, ağlamadan bu yarışmalarda derece kazanmak artık imkânsız hâle geldi. Nasıl böyle olmasın ki jürideki şahıslar da aslında marşın doğru okunuşunu bilmiyor. O zaman puan getirici unsur olarak gereksiz ve olağanüstü yapmacık feryatlar figanlardan başkası bunlara bir de slaytlar, video görüntüleri, küçük tiyatromsu sahneler ekleniyor. Velhasıl birinci gelmek için İstiklâl Marşı’nı doğru okumaktan başka her şey yapılıyor. Bunun da adına “İstiklâl Marşı okuma yarışması” deniyor. Bütün bu curcuna arasında akla en son gelen -aslında hiç gelmeyen- şey marşı doğru okumak oluyor. Maalesef ortada doğru okunmuş bir ses kaydı, bir örnek de yok ki dinlenilip yanlışlar çok üzülüyordum ve o kadar İstiklâl Marşı okuma yarışmalarına rağmen kimse devrilen çamların farkında değildi. Hatta yarışmalar yayıldıkça yanlışlar yayılıyordu. Korkmaya başladım, “doğrusu buharlaşıp gidecek” ve endişelerim beni örnek bir ses kaydına mecbûr etti. Hemen belirteyim ki ben bir spiker değilim. Ses ve diksiyon dersleri de almadım. Ama yılların şiir okuyucusu olarak belli bir hissiyâtım var. Yahya Kemâl'in "Benim dil hakkında ilmim yok, vehmim vardır" dediği gibi "vehmim var".İstiklâl Marşı'nı gücüm yettiğince hatâsız -veya az hatâlı- okumaya gayret ettim. Aşağıda ses kaydının linkini göreceksiniz. Merak eden Marşı okunur/okutulurken esas alınırsa faydadan hâlî olmaz BU YANLIŞLARA DİKKAT!İstiklâl Marşı okunurken birçok yanlış yapılıyor da bilhassa şu mısralara dikkat ediniz, ses kaydındakiyle aynı şekilde okumaya/okutmaya çalışınızO benimdir, o benim milletimindir mühim olan “Başkasının olamaz, sadece benim milletimindir” mânâsını vermektir. Bunun için ikinci “o benim”in “nim” hecesine aniden güçlü bir vuruş yapıp kalan kelimeleri, sesi yavaş yavaş kalınlaştırarak okumalı, mısra biterken ses en kalın noktasına gelmeli. Ses kaydına mürâcaatUlusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,Bu mısrada "Ulusun" kelimesi yanlış olarak "büyüksün, yücesin" mânâsına gelecek şekilde okunuyor. Oysa "ürsün, havlasın" mânâsında okunmalı. İzahı da "tek dişi kalmış canavar"dır. Eskiler canavar kelimesiyle daha çok kurdu kastederlerdi. Kurt da ulur, ürer. “Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar, ürsün, havlasın dursun. Böyle bir îmânı boğması imkânsız.” “Boğmak” kelimesi de yaygın olarak kurdun koyunu öldürmesi mânâsında kullanılır. Bir delil de şiirin Osmanlıca aslında kelimenin son harfinin nun harfi olmasıdır اولوسون Bu haliyle 3. teklik kişidir. "O ürsün, ulusun"."Büyüksün, yücesin" mânasında olsaydı 2. teklik kişi olurdu. "Sen büyüksün, yücesin." Bu takdirde "Ulusun" kelimesinin son harfi nun değil kef yani nazal n olması gerekirdi اولوسوڭ Ama öyle değil, halde bu kelime "O ürsün, ulusun" mânâsındadır, öyle okunmalıdır. “Ulusun”un “lu” hecesi vurgulanırsa “büyüksün, yücesin” mânâsına gelir ki bu yanlış olandır. Doğru okuyuş “sun” hecesini vurgulayarak okumadır. Bu takdirde “O ürsün, havlasın” mânâsına gelir. Ses kaydına mürâcaatBir dostum anlattı Ortaokulda Türkçe öğretmenim tahtaya kaldırdı. İstiklâl Marşı’nın “Ulusun, korkma nasıl böyle bir îmânı boğar.” mısraındaki “Ulusun”un mânâsı nedir?” dedi. Ben de köyden gelmişim, “ulumak”ın bildiğim mânâsını söyledim “Ürsün, havlasın” demek, dedim. “Sıfır, otur!” musunuz, bir köy çocuğu anasından babasından duyduğu Türkçeyle Türkçe öğretmeninden daha iyi biliyor. İşte “vehm”in “ilm”e rüçhâniyeti…Verme, dünyâları alsan da, bu cennet mısraı okurken yapılan yanlış ise "Verme"den sonraki virgüle rağmen "dünyâları" kelimesinden sonra duraklamadır. "Verme dünyaları" diyor, bekliyor. O zaman mısrada şâirin demek istediğinin tam tersi bir mânâ çıkıyor. "Cennet vatanı verseler de sen dünyâları verme, vatanı değil dünyâları tercih et" Yuh demekten başka yol kalmıyor. Oysa şâir "Sana dünyâları verseler bile cennet vatanı verme, dünyâları değil, cennet vatanı tercih et." demek istiyor. Bahsettiğim yanlış okuyuşla şiir katlediliyor. Bazı okuyucular daha hafif bir hatâ yapıyorlar “Verme”den sonra duraklıyor, tamam. Ama “dünyâları” kelimesinin “rı” hecesine “bile” mânâsı verecek şekilde kuvvetli bir vuruş yapmaları gerekirken yapmıyorlar. Bu takdirde de mânâda büyük bir eksilme oluyor. Ses kaydını dinleyinizEtmesin tek vatanımdan beni dünyâda yanlış okunan mısrâlardan biri… Buradaki "tek" kelimesini "vatan"ın sıfatı gibi okuyorlar "Tek vatan"... Çok büyük yanlış!!! İlk bakışta mânâya da muvâfık gibi görünüyor ama kazın ayağı öyle değil. Buradaki "tek", bir zamanlar çok canlı ve yaygın kullanılan "yeter ki" mânâsında bir edattır. Şu cümlelerde olduğu gibi "Varsın takdir alma, tek sınıfını geç de..." "Sakat kalırsa kalsın, tek çocuğum yaşasın." Buradaki "tek"ler "yeter ki" mânâsındadır. Doğru okumak için vatanla birlikte değil "Etmesin"le birlikte okumalıdır. "Etmesin tek"... Ve "Etmesin tek" dedikten sonra kısacık bir es vermeli ki “etmesin”le birlikte olduğu hissedilsin. Bir evvelki mısra “tek”in söylediğim mânâsına hazırlıyor zaten. “Allah, cânı, cânânı, bütün varımı/varlığımı alsın; tek yeter ki beni vatanımdan ayırmasın.” Ses kaydında doğrusu senden, İlâhî, şudur ancak emeli…Her cerihamdan, ilâhî, boşanıp kanlı yaşım,Bu mısralardaki “ilâhî” kelimesi Allah’a bir hitaptır ve ilk hece vurgulanarak yalvarır şekilde okunmalıdır. Yanlış olarak ortadaki “lâ” hecesini vurgulayarak okuyanları çok olmazsa bu mısrâlar üzerinden anlatılan hususlara -ses kaydıyla karşılaştırarak- dikkat edersek büyük yanlışlardan kurtulmuş kaydıyla alâkalı not Yukarıda da söylediğim gibi ben bir ses ve tiyatro sanatçısı değilim. Ben bir “güzel okuma örneği” değil, “doğru okuma örneği” verdim. Güzel şiir okumada bir iddiam da yok. “Güzel okuma”nın şartlarından biri elbette “doğru okuma”dır ama her “doğru okuyuş”, “güzel” olmayabilir. “Güzel okuma”nın “doğru okuma”dan başka husûsiyetleri de vardır ve bunların birçoğu Allah vergisi hasletlerle alâkalıdır. Çalışarak doğru okunabilir ama güzel okumak için çalışmak ait işlerin kusursuz olmadığının da yazı toplam 43755 defa okunmuştur. İstiklal Marşımız, Türkiye Cumhuriyetimizin kuruluşunu temsil eden en önemli ögelerdendir. İstiklal Marşı polemiğinden sonra tüm Türkiye Cumhuriyeti Vatandaşları İstiklal Marşı'nın 10 kıtasını Google'da aratmaya başladı. Peki, İstiklal Marşı nasıl ortaya çıktı? İstiklal Marşı'nı kim yazdı? İstiklal Marşı neden yazıldı? İstiklal Marşı'na dair tüm detaylar... İstiklal Marşı Türkiye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin millî marşı. Güftesi, Anadolu'da Millî Mücadele'nin devam ettiği sırada Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınmış şiir. Şairin Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirir. Şiir, 12 Mart 1921'de Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından İstikl,l Marşı olarak kabul edilmiştir. Bestesi Osman Zeki Üngör'e aittir. Orkestrasyonu Edgar Manas tarafından yapılmıştır. TarihçeMaarif Vekaleti, Türk Kurtuluş Savaşı'nın başlarında, İstiklal Harbi'nin milli bir ruh içerisinde kazanılması imk,nını sağlamak amacıyla 1921'de bir güfte yarışması düzenledi. Yarışmaya toplam 724 şiir katıldı. Eser gönderenler arasında Kazım Karabekir, Hüseyin Suat Yalçın, İsak Ferrara, Muhittin Baha Pars ve Kemalettin Kamu gibi tanınmış isimler de vardı. "Çanakkale Şehitleri" ve "Bülbül" gibi şiirlerin sahibi Mehmet Akif'in "Milletin başarılarının para ile övülemeyeceğini" düşündüğü için yarışmaya katılmak istemediği bilinir. Son şiir gönderme tarihi olan 23 Aralık 1920'den sonra Eğitim Bakanlığı güfteleri incelemiş ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek bir eser bulamamıştı. Mehmet Akif, Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey'in kendisine yazdığı 5 Şubat 1921 tarihli davet mektubundan sonra fikrini değiştirerek Ankara'daki Taceddin Dergahı'ndaki odasında, Türk Ordusuna hitap ettiği şiiri kaleme aldı ve bakanlığa teslim etti. Şiirde, şair Kurtuluş Savaşı'nın kazanılacağına olan inancını, Türk askerinin yürekliliğine ve özverisine güvenini, Türk ulusunun bağımsızlığa, Hakk'a, yurduna ve dinine bağlılığını dile getirmiştir. Hamdulilah Suphi Bey, Akif'in şiirinin önce cephede asker arasında okunmaisına karar verdi. Batı Cephesi Komutanlığına gönderilen şiir, askerin beğenisini kazandı. İstiklal Marşı, 17 Şubat 1921 tarihinde Hakimiyet-i Milliye ve Sebilürreşad gazetelerinde yayınlandı, on iki gün sonra ise Konya'da Öğüt gazetesinde yer aldı. Ön elemeyi geçen yedi şiir 12 Mart 1921'de Mustafa Kemal'in başkanlığını yaptığı meclis oturumunda tartışmaya açıldı. Mehmet Akif'in şiiri meclis kürsüsünde Hamdullah Suphi Bey tarafından okundu Şiir okunduğunda milletvekilleri büyük bir heyacana kapıldı ve diğer şiirlerin okunmasına gerek görülmedi. Bazı mebusların itirazlarına rağmen Mehmet Akif'in şiiri coşkulu alkışlarla kabul edildi. Güfteye en sert eleştiri Kazım Karabekir'den geldi. Kazım Karabekir, 26 Temmuz 1922'de Bakanlar Kurulu Başkanı Rauf Bey'e yazdığı mektupta yarışma sonucunun iptal edilmesini istemiş ve eleştirilerini sıralamıştır. Eleştirilere karşın güftede bir değişikliğe gidilmedi ve Paşa da bu konuda ısrarcı olmadı. Mehmet Akif, kazandığı beş yüz liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan Darülmesai'ye bağışladı. Şair ayrıca, İstiklal Marşı'nın Türk Milleti'nin eseri olduğunu beyan etmiş ve İstiklal Marşı'nın güftesini, şiirlerini topladığı Safahat'a dahil etmemiştir. Ülke savaş içerisinde olduğu için, Akif'in şiirinin bestelenmesi iki sene ertelendi; 1923'ün 12 Şubat'ında İstanbul Maarif Müdürlüğü'ne beste yarışması açma görevi verildi. Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katıldı. Üllkenin içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle sonucu belirleyecek bir değerlendirme yapılamadı. Bu nedenle güfte, ülkenin çeşitli yerlerinde farklı bestelerle okunmaya başlandı. Edirne'de Ahmet Yekata Bey'in, İzmir'de İsmail Zühtü Bey'in, Ankara'da Osman Zeki Bey'in, İstanbul'da Ali Rıfat Bey ve Zati Bey'in besteleri okunuyordu. 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır. Üngör'ün yakın dostu Cemal Reşit Rey'le yapılmış olan bir röportajda da kendisinin belirttiğine göre aslında başka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklal Marşı olması düşünülerek bestelenmemiştir. Söz ve melodide yer yer görülen uyum Prozodi eksikliğinin örneğin "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" mısrası ezgili okunduğunda "şafaklarda" sözcüğü iki müzikal cümle arasında bölünmüştür esas sebebi de budur. Protokol gereği, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde günümüzde İstiklal Marşı olarak söylenmektedir. İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal... Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal! Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım. Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar, Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, "Medeniyet!" dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın. Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. Bastığın yerleri "toprak!" diyerek geçme, tanı Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı. Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda! Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda. Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli Değmesin mabedimin göğsüne na-mahrem eli. Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli- Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli. O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım, Her cerîhamdan, İlahi, boşanıp kanlı yaşım, Fışkırır ruh-ı mücerred gibi yerden na'şım; O zaman yükselerek arşa değer belki başım. Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal! Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal. Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal!

istiklal marşı müzik defterine nasıl yazılır